Özel öğrenme güçlüğü zekâya bağlı bir bozukluk değildir dolayısıyla üstün zekâlı çocuklarda da görülebilmektedir. Üstün potansiyelli çocukların yaygın olarak zekâ testlerinde yüksek puan aldıkları ve okulda başarılı oldukları düşünülmektedir. Fakat son yıllarda öğrenme güçlüğüne sahip olan üstün yetenekli çocuklar üzerinde durulmaya başlanmıştır. Hem öğrenme güçlüğüne hem de üstün yetenek ya da zekâ potansiyeline sahip çocuklar üç gruba ayrılabilmektedir. Birincisi, üstün potansiyeli olduğu belirlenmiş fakat okulda zorluklar yaşayan ve akademik başarısı düşük çocuklardır. Bu çocukların okuldaki akademik başarısızlıkları genellikle kendine güveninin düşük olmasına, motivasyonsuzluğuna ya da tembelliklerine bağlanır. Bu yüzden, akademik zorlanmaları üst düzeye gelene kadar pek fark edilmezler. Diğerleri, öğrenme güçlüğü olduğu fark edilen ama diğer üstün olan nitelik ve yetenekleri fark edilememiş çocuklardır. Bu çocukların üstün özellikleri belirlenemedikçe güçlü tarafları hiçbir zaman desteklenemez ve böylece yapamadıkları, her zaman beceri ve yeteneklerinin önüne geçer. Sonuncu gruptaki çocuklar ise her iki özelliklerinin bir diğerini maskelemesiyle genelde sınıf düzeyinde performans gösterirler fakat potansiyellerinin çok altında performans sergileyebilirler. Bu sebeple de özel eğitim desteğinden yararlanamazlar. Bu çocuklar utangaç olurlar ve kendilerini yeterince yetkin görmeme eğilimindedirler. Deneyimledikleri başarısızlıklar heveslerinin kırılmasına, kendilerini olumsuz değerlendirmelerine ve yaşıtlarına yetişemeyeceklerini düşünmelerine neden olabilmektedir. Bu çocuklar diğer çocuklara göre daha yaratıcı ilgilere sahiptirler. Hızlıca kavrayabilir, ilişkileri anlamlandırabilirler, genellemeleri kolayca yapabilirler, alışılmamış problemleri kendi başlarına çözmekten keyif alırlar. Güçlük çektikleri alanlar ise daha çok yazma hızı, sıralama, organize etme, doğru ve hızlı okuma olabilmektedir.
Bir Cevap Yazın