Dislektik çocuklar odaklanmada zorluk çekerler, kelimeleri hafızalarında tutamazlar, ritm uyumsuzluğu yaşarlar, dikkat güçlüğü yaşarlar, el yazıları düzgün değildir, yavaş hareket ederler, gruplandırma ve sıralamada zorluk çekerler, hecelerin seslerini karıştırırlar, okurken kelime atlarlar ve kelimeleri karıştırırlar. Bu çocuklar toplumda en sık eleştirilen, suçlanan ve yargılanan çocuk konumuna gelebilir. Okul başarısızlığı nedeniyle tembel; dağınıklığı, sağ ve solunu ayıramaması, bazı harfleri karıştırması nedeniyle dikkatsiz, daha sık düşmesi ve eşyaları devirmesi nedeniyle sakar şeklinde birçok yargıya maruz kalır. Böyle bir durumda öğretmen ve aile çocuğa yüklenirken, çocuğun kendisi de aslında ne olduğunu anlamamaktadır. Çocuğun elinden gelen çabayı göstermesine rağmen başarılı olamaması öz güvenini azaltabilir ve kendi içine kapanmasına neden olabilir.
Öğrenme bozukluğu olan ve psikolojik destek almayan çocuklar ‘Hiçbir şeyi doğru yapamıyorum’, ‘Ben yeterince iyi değilim’, ‘Ben sakarım’, ‘Ben geri zekalıyım’, ‘Kimse beni sevmiyor’ gibi düşünüp hissedebilirler. Öğrenme bozukluğu nedeniyle hayatın ona sunduğu deneyimler, onun kendine ilişkin olumsuz düşünceler geliştirmesine sebep olur. Çünkü, ailesi ya da öğretmeni çoğunlukla olumsuz yönleriyle ilgilenir; olumlu yönleriyle ilgilenen pek olmadığından kendini sevmemesine ve kabul etmemesine yol açan duygu ve düşüncelere sahip olur. Kendi dünyasını hep yanlışlardan (yanlış yazan, yanlış okuyan, yanlış hesaplayan) oluşan bir dünya olarak algılar ve sonuçta kendini ‘yanlış’ bulur hale gelir. ‘Benim neyim var?’ sorusunu çok sık sorar. Bu noktada özellikle anne baba ve öğretmenin çocukla etkili bir iletişim içinde olması çok önemlidir. Duyulmaya ve anlaşılmaya çok gereksinimi vardır. Gerçekte zeki olduğunu, ama öğrenmek için diğerlerine göre daha çok zaman harcaması gerektiğini ve yavaş da olsa bir gün mutlaka yapacağını bilmeye çok gereksinimi vardır. Benlik algısının güçlenmesi için kendiyle ilgili olumlu mesajlara da çok
gereksinim duyar. Çoğunlukla diğerlerinin beklentilerini karşılayamadığı için kızgındır. Kendine kızgındır. Geç olgunlaştığı için bağımsız bir birey olmak adına kazanacağı becerileri daha geç kazanır. Toplu taşıma araçlarını kullanmak, para hesabı yapmak, basit yemekler pişirmek, saati anlamak, masa hazırlamak, yatak toplamak, telefon kullanmak gibi işleri kendi başına başarmayı öğrenmek ona iyi gelir. Çünkü, bağımsızlığa geçişte bu becerileri kazanmış olmak oldukça önemlidir.