Okuma, yazılı kelimenin hakim olduğu modern toplumlarımızda
işleyebilmek için gerekli bir beceridir. Okuma, bir bireyin akademik bağlamda
öğrenme yeteneğinin temeli ve akademik başarı için esastır. Son on yılda iş
yerlerin gittikçe daha fazla okuryazarlığa önem vermekte ve düşük ücretli,
güvensiz işler bile günümüzde yeterli okuryazarlık becerileri gerektirmektedir.
Okuryazarlığın öğrenme ve istihdam fırsatları için temel bir çekirdek olarak
rolüne ek olarak, kişinin sağlığını yönetmek, sosyal olarak aktif kalmak, bilinçli
kararlar vermek ve politik olarak meşgul olmak için iyi okuryazarlık becerilerine
ihtiyaç vardır . Okuryazarlık, bu nedenle, temel bir yaşam becerisi olarak kabul
edilmektedir ve bu nedenle Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi
tarafından temel bir insan hakkı ilan edilmiştir. Bu nedenle akıcı okuma, bilgi
toplumumuzda sosyo-ekonomik başarı elde etmek için çok önemli kabul edilir.
(UNESCO,2005)
Disleksinin en kalıcı belirtisi, akıcı okumadaki bozulmadır. Akıcı bir
okuyucu olamama, sadece gelişimsel bir gecikmenin yansıması değildir,
yetişkinlik boyunca kalıcı olabilmektedir. (Ferrer ve ark., 2015) Gerçekten de,
iyileştirici öğretimin etkileri üzerine yapılan araştırmalarda, disleksiklerin
okuma akıcılığı sorunlarının, özel eğitim desteğine oldukça dirençli olduğunu ve
uzun bir okul temelli iyileştirme döneminden sonra bile, akıcı okuyucu olarak
devam edemediklerini göstermektedir. (Denton ve ark., 2013) Dolayısıyla,
disleksideki bozuklukların, toplumumuzda temel bir beceriye müdahale ettiği
için, kişinin yaşamdaki potansiyelini gerçekleştirme olasılıklarını sınırladığı
açıktır. Yaşam kalitesi üzerinde bir çok olumsuz bir etkisi vardır ve disleksi olan
çocuklar önemli stres faktörlerine maruz kalmaktadırlar; bunlar, depresyon ve
anksiyete semptomları dahil olmak üzere ciddi olumsuz psiko sosyal sonuçlar
olarak gösterilmektedir. (Daniel ve ark.,2006) Bu nedenle, disleksinin yaşam
kalitesini ne ölçüde etkilediğini araştırmak birincil ilgi konusudur, bu da
disleksinin klinikle ilişkisini tanımlamaktadır. Bir hastalık, engel veya bozukluk
nedeniyle yaşam kalitesindeki kaybı ölçmek için standart bir yöntem olarak;
Kaliteye Göre Ayarlanmış Yaşam Yılı (QALY) ölçüsü kullanılmaktadır. Bu ölçüyü
kullanarak, Hollanda'da (Hakkaart van Roijen ve ark, 2011) şiddetli disleksisi ve
komorbidite olarak dikkat eksikliği bozukluğu olan bireylerin yaşam kalitesi üzerine yapılan
bir çalışmada, (epilepsi tanısı alan bireylerin kaybıyla ve olumsuzlukları ile de benzerlik
gösterebildiği belirlenmiştir), yaşam kalitesinde
önemli bir kayıp yaşadıklarını ortaya koymuştur. Bu çalışma aynı zamanda ekonomik ve toplumsal
maliyetler açısından iyi tanımlama ve erken müdahalenin önemini vurgulanmaktadır.
Kaynakçalar
UNESCO . Education for All: Literacy for Life. UNESCO; London, UK: 2005.
Ferrer E., Shaywitz B.A., Holahan J.M., Marchione K.E., Michaels R., Shaywitz S.E.
Achievement Gap in Reading Is Present as Early as First Grade and Persists through
Adolescence. J. Pediatr. 2015;167.
Denton C.A., Tolar T.D., Fletcher J.M., Barth A.E., Vaughn S., Francis D.J. Effects
of Tier 3 Intervention for Students with Persistent Reading Difficulties and
Characteristics of Inadequate Responders. J. Educ. Psychol. 2013;105:633–648.
Daniel S.S., Walsh A.K., Goldston D.B., Arnold E.M., Reboussin B.A., Wood F.B.
Suicidality, School Dropout, and Reading Problems among Adolescents. J. Learn.
Disabil. 2006;39:507–514.
Hakkaart-van Roijen L., Goettsch W.G., Ekkebus M., Gerretsen P., Stolk E.A. The
Cost-Effectiveness of an Intensive Treatment Protocol for Severe Dyslexia in
Children. Dyslexia. 2011;17:256–267.