Disleksili bireyler, akademik alanda zorluk yaşamalarının yanı sıra, hayatlarının çeşitli alanlarında psikolojik güçlükler yaşayabilirler. Okul çağı çocuklarda bu sorunlar daha çok; akran zorbalığı ve özgüven zedelenmesi şeklinde kendini gösterebilmektedir. Bu yaşanılan güçlükler, baş edilemediği halde kaygı bozukluğu, depresyon gibi patolojik durumlara sebep olabilir.
Disleksili bireylerin yüksek anksiyete ve düşük benlik saygısı gibi ikincil semptomları klinik bağlamda çeşitli araştırmaların yapılmasına yol açmıştır. Novita yaptığı güncel araştırmada (2016) , disleksi olan ve olmayan çocukların anksiyete ve benlik saygısı profillerini karşılaştırmıştır. Katılımcılar, sekiz ile 11 yaşları arasındaki 124 okul çocuklarından oluşmuştur. IQ’larının yanı sıra okuma ve yazma yetenekleri de ölçülmüştür ve kontrol değişkenleri olarak kullanılmıştır. Tüm veriler, nicel bir yaklaşım şeklinde toplanıp, analiz edildikten sonra ortaya çıkan sonuçlar; disleksisi olan çocukların belirli dönemlerde kaygı ve öz saygı sorunları yaşadıklarını göstermektedir.
Disleksi konusunda öğretmenlerin farkındalığının artırılması bu durumu yaşayan çocukların gereken desteği zamanında alması için büyük önem taşımaktadır. Aynı zamanda okul psikoloğu, ebeveyn ve öğretmenin bir ekip olarak multidisipliner bir şekilde etkileşim halinde olması çocuğun hem akademik hem de duygusal yönden desteklenmesini sağlayacaktır. Ev ortamında ise ailelerin çocukla yaşadığı bu durum hakkında konuşmaları ve kendilerini ifade etmelerine izin vermeleri; çocukların yaşadıklarını daha iyi anlamalarına yardımcı olacak ve duygularını regüle edebilme becerilerini arttıracaktır.
KAYNAKÇA:
Shally Novita (2016) Secondary symptoms of dyslexia: a comparison of self-esteem and anxiety profiles of children with and without dyslexia, European Journal of Special Needs Education, 31:2
Bir Cevap Yazın